Çılgın kızlar...istekleriniz için!
  Yaşanmış aşk hikayeleri
 

Bir Şizofren Hastasının acı dolu aşkı (yaşanmış)
konuyu yanlış yere açtıysam Affedin
Babam öleli 12 yıl olmuştu ve ben 20 yaşına geldiğimde babasız olmaının acısını artık çok daha iyi anlıyordum.
Annemle birlikte küçük ama mutlu bir dünya kurmuştuk kendimize.Mevsimlerden bahardı,sokaklarda parklarda dolaşıyordum.
Bu bahar daha bir çoşkulu hissediyordum kendimi.Birçok arkadaş edinmiştim.Mehmet,Can Canı'ın kuzeni Merve ve daha birçoğu...
Her gün belirli saatlerde buluşup eğlenceli dakikaler yaşıyorduk.Onlarla o kadar eğleniyordum ki işe dahi gitmiyordum.

Yine işe gitmediğim bir günde yalnız başıma dolaşırken arkadaşlarımla her zaman oturduğumuz parkta gördüm onu.O kadar güzeldi ki..
Bir süre çevresinde dönüp beni fark etmesini umdum ama bana hiç bakmıyordu.Tam umutsuzluğa kapılmışken son bir cesaretle yanına yaklaştım ve
"Oturabilir miyim?" diye sordum.Deniz mavisi gözleriyle bakıp ,küçük bir tebessümden sonra."Oturabilirsiniz" dedi.Kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu.
Ne söyleyeceğimi bilemiyordum.Sonra kısık bir sesle,"Adım Vedat," diyebildim.Bana dönüp "Nazlı" dedi.Bir süre sonra telefonlarımızı birbirimize verdik
ve ayrıldık.Akşsam olanları anneme anlattım.Annem gözlerimdeki mutluluğu fark edince çok sevinmişti.



Arkadaşları bize davet ettim


İlerleyen günlerde Nazlı ile daha sık görüşür olduk. Zaman ilerledikçe ona daha çok bağyaaıyordum.O hayatıma girdikten sonra işe gitmeye bile başlamış,diğer
arkadaşlarımla da daha az görüşür olmuştum.Arkadaşlar sitem edince kendimi affettirmeye, onları akşsam yemeğine davet ettim. ve hazırlık yapmak için erkenden eve
gittim.Anneme arkadaşlarımın geleceğini ve güzel bir yemek yapmak için hazırlığa başlamamamız gerektiğini söyledim.Akşsam gelip çatmıştı.Kapı çaldı, hemen koşup açtım
.Arkadaşlar gelmişti.Onları salona alıp sofrayı hazırlamak için mutfaktaki anneme yardıma gittim.Sofra hazırlandıktan sonra salona geçip onları içeri çağırdım.
Arkadaşlarımı masaya alırken annemin bakşlarındaki korku ve şaşkınlık ifadesine bi anlam verememiştim.Tam arkadaşlarımı tanıtıyordum ki annem büyük bir feryatla
masadan ayrılıp gitti.Olanları bir türlü anlayamıyordum.Arkadaşlardan özür diledim ve yemeğe başladık.Yemeğin ve sohbetin ardından arkadaşlar gitti.Annemin odasına
olanları sorduğumda hiç cevap vermedi.Sadece yüzüme bakıp ağlıyordu.

Eve gelen misafir

Aradan 3 ay geçmişti. Arkadaşlarla ve özellikle Nazlı ile görüşmelerimiz iyice sıklaşmıştı.
Bir ara anneme sözü Nazlı'dan açıp onunla birbirimizi ne kadar sevdiğimizi ve evlenmek istediğimizi
anlattım.Annem mutlu olmamdan gülüyordu.Ama gözündeki korkuyu ve acıyı hissedebiliyordum.Öbür gün iş
dönüşü eve geldiğimde bir misafir vardı.Tanıştıkve annem o arada kayboldu.O adam bana tuhaf sorular
sorup durdu.1-2 saat oturduktan sonra annem gelip misafiri yolcu etti.Anneme gelenin kim olduğunu sorduğumda
doktor olduğunu söyledi."Yoksa hasta mısın?" dedim.Annem doktrun benim için geldiğini ve sadece genel bir
kontrol yaptırmak istediğini söyledi.Sabah erken kalkıp hastaneye gittik ve bir çok testten geçirildim.
Bir kaç saat sonra doktor gelip hiçbir şeyimin olmadığını söyledi ve annemi odasına çağırdı.Akşam eve
geldiğimde annemin gözleri ağlamaktan şişmişti.Ne olduğunu sorduğumda, "Bir cenazeye gittim,çok etkilendim,"dedi.


Artık Nazlı ile hemen hemen her gün görüşüyorduk.Her geçen gün ona olan aşkım içimden taşacak gibi oluyordu.Eve erken
döndüğüm bir gün misafirler olduğunu gördüm.kimse beni fark etmedi.Mutfağa gidip atıştırırken ister istemez konuşulanlara kulak misafiri
oldum.Konu bendim ve annemin niye böyle üzgün olduğunu o an anladım.Meğer hastane , doktor hep bu yüzdenmiş.Meğer ben şizofreni hastasıymışıım
adını bie bilmediğim bu hastalık beni hayal dünyasında yaşamama neden oluyomuş.Misafirler gidene kadar ortaya çıkmadım
Annem onları geçirince beni arkasında gördü ve "Birşey duydun mu?" der gibi yüzüme bakıyordu.Ona, "herşeyi duydum," dedim.
Kadıncağızın gözleri dolmuştu ve bana sarılarak ağladı.Ona üzülmemesini ve kendimi çok iyi hissettiğmi söyledim ama gerçekten korkmuştum.
Bana arkadaşlarımı davet ettiğm gün hasta olduğumu anladığını söyledi.Annemin anlattığına göre benim hiç arkadaşım yoktu.Eve davet ettiğim
kişiler tamamen hayal ürünüydü.Annemin hazırladığı sofrada sadece ben oturmuştum ve sanki arkadaşlarım varmış gibi saatlerce o hayali varlıklarla konuşmuştum.



Ya Nazlı da hayalse?

Hiçbirşey umurumda değildi.Her şey, bütün bir Dünya hayal olabilirdi ama ya Nazlı...Ya o da hayalse? Bu ihtimal beni delirtmeye yetiyordu.Annem birçok ilaç getiriyor ve
bunların rahatlamam için olduğunu söylüyordu.Ama ben zaten rahattım.İşten ayrıldım ve aradan 3 gün geçtikten sonra dışarı çıktım.Her zaman gittiğimiz parka gittim.Arkadaşlar yine
oradaydı.Aslında belki oradan hiç ayrılmamışlardı.Onlarla konuşurken parktaki diğer insanların alaylı alaylı güldüğü fark ettim.O gülen insanlara,"Siz gerçek değilsiniz!" diye bağırdım.
Ama onlar sadece gülüyorlardı.Peşimi bırakmalarını söyledim.Nereye gidersem onlarda benimle beraberlerdi.İlaçlar beni iyice dağıtmıştı.Düşüncelerimi toplayamıyordum.Arkadaşlar da yavaş yavaş
benden uzaklaşıyorlardı.Nazlı'yı aramaktan korkuyordum.Çünkü ararsam Nazlı diye birinin olmadığını anlayabilirdim.Bir gün dayanamayıp aradım ve her zamanki yerimizde buluştuk.Ona bir yandan
başıma gelenleri anlatırken diğer yandan da çevredeki insanları süzüyordum.Yine bana gülmelerinden korkuyordum..Eğer bana gülüyorlarsa bu Nazlı'nın olmadığını gösterecekti.Evet çevredeki
insanlar yine bana alaylı bakıyorlardı ama bu defa gülmüyorlardı.Nazlı olayı beni gün geçtikçe bitiriyordu.

Bir gün anneme Nazlı'yı eve getireceğimi söyledim.Annemin gözleri kocaman oldu.Yine bir hayali eve getireceğimden korkuyordu.Ama ben kendime güveniyordum.Nazlı bir hayal değil gerçekti.
Annem isteksiz olsa da benim ısrarımla kabul etti.Öbirgün Nazlı'yla buluştuk ve ona ,"Seni biraz sonra anneme götüreceğim," dedim.Nazlı çok telaşlandı.Hazırlıksız olduğunu söyledi ama ben ısrar edince
kabul etti.Artık geri dönüş yoktu.Biraz sohbetin ardından eve doğru yola koyulduk.Sokağa gelip eve yaklaştığımızda son bir kez kulağına eğilip "Seni çok seviyorum," dedim.Eve geldik,kapıyı çaldım.Annem
kapıyı açtığında ben önden girip ayakkabılarımı çıkardım ve Nazlı'yı içeri aldım.Anneme bakıp gözlerimle Nazlı'yı işaret ederken kalbim duracaktı sanki.Annemin gözlerindeki yaşı görünce olduğum yere yığıldım.
Demek yine hayaldi...Ama annemin ağzından çıkan şu kelimeler benim için o an bir dua kadar kutsaldı; "Hoş geldin, güzel kızım,,,"

Aşk Kapıyı Çaldığında

    
       Hep özlediğim, beklediğim aşkın böyle aniden kapımı çalıvereceğini, izin almadan yüreğimde bir köşeye yerleşeceğini hiç düşünmememiştim. Göz göze geldiğimiz anda. Başımdan aşağıya buzlu su dökülmüş gibi hissettim.

       Bakışları içimi titretti, bilmediğim, tanımadığım bir dünyanın kapıları açılıverdi önümde... Kimde, neydi, hangi sınıfta öğrenciydi, daha önce onu görmemiştim. Bütün gün bu sorularla boğuştum. İlk şoku atlatıp kendime geldiğimde okulda onu aramaya başladım. Gerçeği öğrenmem hiç zor olmadı tabii ki! Suratıma tokat gibi çarpan gerçeği...

       O okulumuzda yeni görev yapmaya başlamış bir öğretmendi çok genç olduğu için öğrencilerden ayırt etmek mümkün değildi. Böyle şeyler yalnız filmler de olur sanırdım. Oysa ben sırılsıklam aşık olmuştum. Gözleri başımı döndürecek kadar güzel olan yalnızca adını ve öğretmen olduğunu bildiğim biri, kısacık bir zamanda hayatımı değiştirivermişti.

       Ona aşık olmam benim suçum muydu? İnsan hesap kitap yaparak aşık olmazdı ki? Tamam itiraf etmeliyim, ben pek normal biri değilim. Başkalarına göre farklı yanlarım çok., özellikle de aşk söz konusuysa hiçbir zaman sıradan biri olmadım ama bu kez tamamen kaderdi. Sonunda ona söylemeye karar verdim. Madem aşık olacak kadar cesaretliydim, söyleyecek kadar da cesaretli olmalıydım.

       Söyledim. Şaşkınlığımı ifade edecek sözleri şu an ben bulamıyorum. Düşün bir kez, çat kapı bir öğrenci geliyor ve ‘’ ben sizi gördüğüm ilk andan beri seviyorum’’ diyor. Ne hissedersiniz bilemem ancak o bana karşı çok olgun, anlayışlı davrandı. Yaptığım çocukluklarla hayatını cehenneme çevirdiğim halde sevgiyle yaklaştı.. incitmemek için çok uğraş verdiğini şimdi anlıyorum oysa o zamanlar çok incitmiştim. Bir gün bana hak vereceksin demişti evet onu anlıyorum ve hak veriyorum. En doğrusunu yaptı. Zaman belki çılgın aşkımı bitirdi. Ama ona olan saygım ve sevgim sonsuza kadar sürecek.

Yüreğimin Devrimi

       Uzaktan akrabamızdı. Abi diye hitap ederdim ona kendimi örnek aldığım; tıpkı dağların doruklarında zamansız kalabilmiş kar birikintisi gibi göz alıcı bir şahsiyetti benim gözümde. Paylaşımlarla kurulan dostluğumuz, saatlerce süren dostluk kokan sohbetlerimiz dertlerimiz anılarımız gülüşlerimiz ve tesellilerimiz yerini çok sonra fark edebildiğim kaçamak bakışlara bırakır gibiydi. Bir türlü kabullenesim gelmiyordu dostane duyguların aksini. Ailem dahil çevremdeki herkesin gözdesiydi o. Bilhassa arkadaşla gönülleri fethediyordu muhabbetiyle.

       Buna rağmen mantığımı elden bırakmıyor onun beni asla yar olarak göremeyeceği gerçeğini açıklamaya çalışıyordum bizleri yakıştıranlara. Ben olgun bir yetişkin gibi davranmaktan bihaber yaşamayı ilke edinmiş bir genç kızdım. O ise sorumluluk sahibi ciddi bir deniz astsubayıydı. Karakterli, ağırbaşlı disiplinli bir o kadar da iyimserdi.

       Velhasıl 1,5 aylık bir süreden sonra görkemli bir itirafla yüz yüze kalıyordum. ‘’Bana abi deme’’ diyordu. Ben ise şaşkındım sessizce haykırıyordum içten içe, şimdi neler olacak diye. Susarak geçirdiğim 2 günden sonra onu deli gibi severek başladım güne. İnanıyordum uykumda aşık olmuştum ona.

       Her ikimizin gözlerinde görülmeye değer bir ışık yüzlerinde ise tarifi mümkün olmayan bir tebessüm yer edinmişti. El eleydik. Bir ömür boyu beraber yol almak için ilk adımı attık sözlendik. Fakat ayrı düştük; aşkım dünyanın bir ucunda seyirdeydi. Bekledim bekledim...

       En nihayetinde kavuştuk sınırsız sevgi limanımızda. Ama vuslatın sarhoşluğu fazla devam etmedi 1 aylık bir sürecin ardı gelen bir özlem daha ayırdı bizleri sevdiğimle yine! Şimdi uzağız yine birbirimize. Yıldızlara yarenlik etmek alışıla gelmiş bir sohbet oluyor zamanla. Bu yüzden doyamıyoruz ya birbirimize hatta bazen sevgi sözcükleri bile aç kalıyor sevgimizin yanında. Ruhlarımızı çepeçevre sarmalayan sıcaklığın yanı sıra, yalnızlıklarımızda kurduğumuz hayallerimizle yücelttiğimiz umutlarımızla körüklüyoruz hasretliğimizi biz. Neyse ki her ikimizde severek yaşıyoruz. Neyse ki bizler özlemle yanıp özlemle tutuşuyoruz. Ve asla aşkı katliamlara maruz bırakanlardan olmuyoruz. 

Bir Bitişin Hikayesi

       Tam tamına 17,5 yaşındaydım o gün.Bütün eyitin hayatımı adadığı ve sonunda başardığım üniversitemin bahçesinde onunla konuşup bir ilişkinin temellerini atmak üzereyken küçük bir çocuktum.Günü birlik ilişkilerde, geçici flörtlerden hoşlanmadığımı belirtecek kadarda büyük. Üniversite hayatinin başlangıcı bu muhteşem birlikteliğinde başlangıcı oldu. Günler büyük bir hızla geçiyor ve gecen gün aşkımızda ayni hızla büyüyordu.

       Önce toplumdan, sonra da okulumuzdan soyutladık kendimizi. Her anımızı baş başa geçirmekten, İstanbulcun keşfedilmemiş yerlerin gezmekten büyük keyif ali yorduk. Onun dinine çok bağlı olması, benim bugüne kadar bilmediğim görmediğim şeyleri yapıyor olması hoşuma gidiyor, ben de her gün yeni şeyler öğreniyordum.

       Bu aşk romanlarından fırlamış mutlu günler daha doğrusu seneler 4 yıl sürdü. Kesintisiz 4 yıl. Bu arada o benim aileme, bende onun ailesine girmiştik .Evleneceğimiz günler şayiliydi.

       5. yılımıza girdiğimiz ilk günlerinde her şey alt üst oldu hayatımda. Senelerdir görmediğim bir arkadaşımı ziyarete gittim ve aşık oldum. Hayatımızda başka insanlar olmasına rağmen bu garip duygusal çekim bizi yakaladı, ama hemen kendimizi toparlayarak uzaklaştık. İşte yine ben eski bendim. Her şeyi çözmüş ilişkime sağlam bir şekilde dönmüştüm .- Döneme mimiydim yoksa Bir kaç ay sonra İnternet ve chat ortamını keşfettim. Seneler sonra ilk kez farklı erkeklerle konuşmak gerçekten ilginçti gelmişti. İleri gidip teflonlaşmaya ve hatta bir kaç kez görüşmeye bile vardırmıştım işi. Ama hep kendimi haklı çıkaracak sebepler aradım. Kötü bir şey yapıyordum, onu anlatmıyordum. Yada bana öyle geliyordu.

       Başka bir adama aşık olmamla başlayan kavgaların, tartışmaların yerini şimdi chat kavgaları almaya başlamıştı. Bu seferde netten yüzünü bile görmediğim bir adama aşık olmam, olayın patlama noktası oldu. Çünkü artık sözlerin yerini tokatlar almıştı. Çıktığım tatiller, görüşmeme kararları, ilişkiyi kurtarma çabaları hiçbir işe yaramıyordu. Elimizde hiçbir şey kalma misti artık. Bizi bir arada tutan o güçlü bağ,aşk,sevgi,saygı,hoşgörü. Hepsi uçup gitmişti.şaşkındım. nasıl bu hala gelebilmişti her şey. Bitmeliydi. Bitecekti. Ve bitti. 5. yıldönümümüze 1 ay kala bitti büyük aşk masalı.

       Biliyorum. Ben suçlu görünüyorum. Ama hala kendimi haklı çıkarmak için çok fazla sebep bulamıyorum. Pişman mıyım. Hayır. 23 yaşındayım artık ve elimde kalan hala bitmemiş bir okul. İlişkim bitti ama okul hala duruyor. Aşk mı bir daha asla.

Bir Dostla Aşk

       Fırtınalı bir hayatın ortasında birleştik. Sen, kendine yakın bulduğun insanların sana yaptığı hatalardan şikayet ediyordun., bense uzun yıllar acısını çektiğim bir aşkın yaralarını sarmaya çalışıyordum.

       İyi birer dosttuk, her şeyi paylaşır olmuştuk. Bu yakınlaşmamızın kısa bir sürede olmasına rağmen zamanım öyle tatlı, öyle güzle geçiyordu ki ben içimdeki kıpırdanmalardan habersizdim.

       Sanki rüyadaydım, gözlerimi açtığımda dostluğun yerini aşk almıştı. Kendimi tutamamıştım işte. Duygularıma hakim olamamıştım. Sen benim aşkım, bense senin dostundum artık. Sana aşık olduğumdan habersizdin. İçimdeki volkan öyle taşmıştı ki patlamak için sabırsızlanıyordu.

       Sonunda o gün gelip çatmıştı. Bütün duygularımı bütün hislerimi açıklamıştım ben sana. Sense bana sadece şaşkın bir ifadeyle bunların yalan ve şakadan ibaret olması için yalvarmıştın.

       Bende sana bunların ne şaka ne de yalan olduğunu üstüne basa basa vurgulamıştım. İçim rahatlamıştı. Çünkü bir insana ‘’ seni seviyorum ‘’ demek kolay bir iş değildi. Yürek isterdi. Ben bu işi becerememiştim ama sonucuna da katlanmak elimde değildi. Çünkü asıl olan benim için bugündü ve ben bugün sana söylemem gereken şeyleri yarına bırakmamıştım. Yarın böyle bir fırsatın elime geçeceğini düşünerek bütün her şeyi açıklamıştım.

       Dünya fani her an her şey olabilir bizim dünyamızda... Şimdi içim çok rahat ama bir o kadar da huzursuzum. Çünkü bunları sana anlatınca suçlu ben oldum. Şimdi o eski günleri arıyorum, hiç sebepsiz, ani ayrılışın şokunu üzerimden atamamamın sonucundandır. Ve zaman eskiden öyle güzel öyle tatlı geçerken şimdilerde, bin bir azap bin bir acıyla geçiyor.

       O günün üstünden çok zaman geçti. Şimdi ben senden benim olmanı değil bana biraz hak vermeni istiyorum. Bana duyduğun nefreti duygularımın üstünden çekmen için yalvarıyorum. Bana ne kadar kızsan ne kadar nefret etsen de ben seni yine de seviyorum. Duydun değil mi?

 

 
  Bugün 2 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol